Powered By Blogger

12 Nisan 2014 Cumartesi

CAPTAIN AMERICA: THE WINTER SOLDIER FİLM ELEŞTİRİSİ



İlk film eleştirimize bugün izlemiş olduğum Captain America: The Winter Soldier ile başlıyoruz.

Marvel'ın 2008 yılında Iron Man ile başlayıp 2012 yılında The Avengers ile tamamladığı 'Phase 1'den sonra başladığı 'Phase 2'nin üçüncü filmi olan Captain America: The Winter Soldier filmini genel olarak beğendim. Yazının bundan sonrası spoiler içerebileceği için okumadan önce tekrar düşünün. Hatta tavsiyem filmi izlemediyseniz okumayın o kadar yani.



Eğer hala buradaysanız spoiler uyarımıza rağmen okumaya devam ediyorsunuz demektir bu da ya filmi izlediğiniz anlamına geliyor ya da henüz izlemediğiniz bir filmi berbat etmek üzeresiniz demektir. O yüzden eğer hala filmi izlemediyseniz yazının devamını okumayın.

Demek hala buradasınız e o zaman bizden günah gitti, uyarmadı diyemezsiniz. Filmimize dönecek olursak eğer her ne kadar genel olarak beğenmiş olsam bile filmin eksik yanları da yok değildi. Öncelikle eğer Ed Brubaker tarafında yazılmış olan Captain America: The Winter Soldier çizgi romanını okuduysanız filmin o hikaye ile alakası yok. Tabii ki çizgi romandan bire bir aynı şekilde uyarlayamazlar ama Winter Soldier karakteri dışında film ile çizgi roman arasında ortak bir nokta yok. Hatta bana sorarsanız filmin adı bile The Winter Soldier olmamalıymış, mesela Captain America Against S.H.I.E.L.D. ya da Captain America: Heil Hydra olabilirmiş. Tabii ki buna karar vermek bana düşmez orası ayrı.


Filmde en çok dikkatimi çeken nokta Captain America'nın ilk filminde ve The Avengers'ta gösterildiği gibi içine kapanık, bunalımlı halinden sıyrılmış olması. Her ne kadar yer yer yine bunalımlı olsa da bunun çok fazla olmadığını görmek Captain America gibi liderlik özelliklerine sahip, güçlü bir karakteri 'ezik' olarak görmemek gayet güzel oluyor. Bunun yanında Black Widow'u daha önce izlemiş olduğumuz Iron Man 2 ve The Avengers filmlerine göre biraz daha kolay bunalıma giren biri olarak görmek de aynı derecede moral bozukluğu da yaratıyor. Karakterlerin filmlerde nasıl yararlanıldığı konusuna girmişken Nick Fury'den bahsetmezsek de olmaz. Bu filmde ilk defa ne kadar Samuel L. Jackson'ın Fury olmasını hala kabul edememiş olsam da  Nick Fury'i olması gerekene yakın bir şekilde görüyoruz. Üst düzey bir organizasyonu oturduğu yerden yöneten bir adam görüntüsünden sıyrılıp elini taşın altına koyan, yapılması gerekeni yapan, zekasıyla ve kurnazlığıyla bir adım önde olmayı başaran bir Nick Fury görüyoruz bu filmde. Çizgir romanlarda Nick Fury'nin nasıl biri olduğu düşünüldüğünde bu gayet memnun ediyor. Falcon karakterinin de Anthony Mackie'nin üzerine cuk oturduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Oyuncu seçimlerinde her zaman başarılı olan Marvel bu sefer de çok başarılı bir tercih yapmış. Ama bana sorarsanız asıl sıkıntı Sharon Carter yani Agent 13'nin filmde kullanılışı. Açıkçası Agent 13'ün bu filmde olacağını duyduğumda heyecanlanmıştım. Neden heyecanlanmıştım çünkü kendisi Captain America'nın sevgilisiydi aynı zamanda da Peggy Carter'ın yani Captain America'nın 2. Dünya Savaşı sırasındaki aşkının yeğeni oluşuydu. Fakat filmde ne bu akrabalık üzerinde durulmuş ne de Steve Rogers-Sharon Carter ilişkisi üzerine yol yapılmış sadece çok az bir yerde ileride bunun olacağına dair sinyal var o kadar.


Tabii ki filmin kötü adamları da var. Robert Redford tarafında oynanan Alexander Pierce karakteri gayet başarılı olmuş bence. Gerek bulunduğu mevki gerekse ikili ajan kısmı gayet güzel yakışmış Robert Redford'a. Filmin başındaki gemi kaçırılma sahnesinde gemiyi Fransız Batroc isimli bir adamın kaçırdığı belirleniyor ve Captain America'nın da Batroc ile gayet bire bir dövüş sahnesi de gayet güzeldi ama asıl güzel olan ise uydurma bir karakter yerine Batroc gibi Marvel süper kötülerinden birinin kullanılmış olması. Frank Grillo tarafında oynanan Brock Rumlow karakterini de gayet başarılı buldum. S.H.I.E.L.D.'in içine sızmış HYDRA ajanı rolünde ve Captain America'yı yakalamaya çalışan takıma liderlik edişi ve bunun neredeyse bir takıntı haline getirmiş olması da yer yer filmde güzel aksiyon sahneleri görmemizi sağlıyor.


E bu kadar karakterden bahsettik filme adını veren Winter Soldier'dan bahsetmezsek ayıp etmiş oluruz. Bilindiği gibi Winter Soldier aslında Captain America'nın çocukluk arkadaşı (ilk filmde öyle yansıtılmıştı aslıdan Captain America'nın 2. Dünya Savaşı sırasındaki ortağı ve arkadaşı) Bucky. İlk filmde öldüğünü düşündüğümüz Bucky aslında Ruslar tarafında bulunmuş ve tüm hafızası silinip bir hayalet suikastçiye çevrilmiş. Winter Soldier'ın Ruslar tarafından bulunmasının, hafızasının silinmesinin, metal kolunun takılmasının, buzun içinde uyutup gerektiğinde uyandırılmasının filmde kısa sürede çok başarılı bir şekilde anlatıldığını düşünüyorum. Filmin sonunda da Winter Soldier'in kim olduğunu hala hatırlamaması romanlarda olduğu gibi iyi adam olmaya dönmemiş olarak bırakılması ve filmin sonlarına doğru Black Widow'un Captain America'ya veridiği gizli dosyadan da Captain America 3'ün Bucky'nin yolunun bulunması üzerine olabileceğinin sinyallerini veriyor.


Filmin konusuna gelecek olursak eğer, Marvel gerçekten işleri birden tersine çevirmeyi seyirciye nasıl sürpriz yaşatması gerektiğini biliyor. S.H.I.E.L.D.'in içindeki ikili ajanların oluşu, HYDRA'nın 2. Dünya Savaşından sonra yıkıldığını zannetmemize rağmen 70 yıl boyunca S.H.I.E.L.D.'nin içinde gizlice büyümesi Arnim Zola'nın bunun üzerindeki etkisi ve S.H.I.E.L.D.'deki bu durumun sonuçları çok başarılı bir şekilde filmde kullanılmış. Tabii bütün bu yaşananlardan sonra Marvel Evreni'nin nasıl etkileyeceği de merak konusu olarak kalıyor ki bunun cevabını da belli ki Avengers: Age of Ultron'a saklamışlar.


Filmin aksiyon sahneleri açısından da aksiyon severleri gayet memnun edeceğini düşünüyorum. Baştan sonra kadar düşmeyen temposu ve seyirciyi sıkmaması açısından da aksiyon yönüyle gayet başarılı bir film olmuş. Bitti dediğiniz anda bile bitirmeyerek hatta bunu üst üste bir kaç kere başararak da güzel bir iş ortaya koymuşlar.


Genel olarak bakıldığında başarılı bulduğum bu filme gitmenizi öneririm. Ha bir de unutmadan söyleyeyim filmin sonunda bir değil tam iki adet gizli sahne var ve bunlardan ilki doğrudan The Avengers: Age of Ultron ile bağlantılı. Tabii Stan Lee'li bir sahne de her zamanki gibi var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder